Testis kanseri, erkek üreme sisteminin önemli bir parçası olan testislerde gelişen, kötü huylu tümörlerle karakterize ciddi bir hastalıktır. Her ne kadar nadir görülen bir kanser türü olsa da, erken teşhis edildiğinde tedavi başarısı oldukça yüksektir. Belirti vermeden ilerleyebileceği gibi, çoğunlukla ağrısız bir testis kitlesiyle fark edilir. Tanı, fizik muayene ve görüntüleme yöntemleriyle konur; ardından kan testleri, evreleme ve uygun tedavi planlaması yapılır. Cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi yöntemler; tümörün türüne ve evresine göre multidisipliner bir yaklaşımla uygulanır. Erken teşhis, tedavi sürecinde başarıyı belirleyen en kritik faktörlerden biridir. Bu nedenle erkeklerin kendi bedenlerini tanıması, düzenli testis muayenesi yapması ve şüpheli belirtilerde gecikmeden sağlık kuruluşuna başvurması büyük önem taşır.
İçindekiler
- Testis Kanseri Nedir?
- Testis Kanseri Belirtileri Nelerdir?
- Testis Kanseri Neden Olur?
- Testis Kanseri Tanısı
- Testis Kanseri Evreleri Nelerdir?
- Testis Kanseri Evre 1: Tümör Testisle Sınırlı
- Testis Kanseri Evre 2: Bölgesel Lenf Bezlerine Yayılım
- Testis Kanseri Evre 3: Uzak Lenf Bezlerine veya Organlara Metastaz
- Testis Kanserinde Erken Teşhisin Önemi Nedir?
- Testis Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
- Testis Kanseri Ameliyatı
- Retroperitoneal Lenf Nodu Diseksiyonu (RPLND)
- Testis Kanserinde Kemoterapi
- Testis Kanserinde Radyoterapi
Testis Kanseri Nedir?
Testis kanseri, erkek üreme sisteminin önemli bir parçası olan testislerde meydana gelen, kötü huylu (malign) tümöral oluşumlardır. Testisler, skrotum adı verilen torba benzeri yapının içinde yer alır ve temel olarak sperm üretimi ile erkeklik hormonu olan testosteronun salgılanmasından sorumludur. Ancak bazı durumlarda testis içindeki hücreler, kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya başlar ve bu durum kansere yol açabilir.
Testis kanseri genellikle 15-40 yaş arası erkeklerde görülür ve genç erkeklerde en sık rastlanan kanser türlerinden biridir. Her ne kadar nadir bir kanser türü olsa da, erken teşhis edildiğinde tedavi başarı oranı oldukça yüksektir. Bu nedenle testis kanserinde erken tanı hayati öneme sahiptir.
Testis kanserinin en yaygın türü “germ hücreli tümörler”dir. Bu tümörler, testislerdeki sperm üreten hücrelerden köken alır. Germ hücreli tümörler de kendi içinde seminom ve non-seminom olarak ikiye ayrılır. Seminomlar genellikle daha yavaş ilerlerken, non-seminomlar daha agresif seyreder.
Testis Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Testis kanseri belirtileri içinde en dikkat çeken bulgu, çoğunlukla testiste fark edilen ağrısız bir şişliktir. Bu durum çoğunlukla tesadüfen fark edilir ve genellikle ağrıya neden olmaz. Ancak bazı durumlarda, özellikle hızlı büyüyen tümörlerde ağrı, testislerde hassasiyet veya ağırlık hissi de olabilir.
Testiste ele gelen her kitle kanser olmayabilir; kist, varikosel veya enfeksiyon gibi başka durumlar da benzer hislere yol açabilir. Ancak, testiste ele gelen sertlik veya büyüme fark edildiğinde vakit kaybetmeden bir üroloji uzmanına başvurmak gerekir. Çünkü kanserli hücreler erken dönemde çevre dokuya yayılmadan teşhis edilirse, tedavi şansı maksimum seviyededir.
İleri evre testis kanserlerinde belirtiler daha karmaşık hale gelebilir. Tümör hücrelerinin uzak organlara yayılması durumunda; sırt ağrısı (özellikle bel bölgesinde), kemik ağrısı, kasık veya karın ağrısı, öksürük, nefes darlığı, kilo kaybı ve yorgunluk gibi sistemik şikâyetler görülebilir. Nadir de olsa beyin metastazlarında bilinç değişikliği veya baş ağrısı gibi nörolojik bulgular da gelişebilir.
Bunun yanı sıra bazı testis tümörleri hormon üretimine yol açabilir. Bu durumda erkeklerde olağandışı hormon seviyelerine bağlı olarak meme dokusunda büyüme (jinekomasti) ve hassasiyet, libido değişiklikleri gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Erkeklerin kendi sağlıklarını koruyabilmeleri için ayda bir kez sıcak duş sonrası kendi kendine testis muayenesi yapmaları önerilir. Bu muayene sırasında her iki testis parmaklar arasında yuvarlanarak kontrol edilmeli, kitle, sertlik ya da şekil bozukluğu olup olmadığı gözlemlenmelidir.
Testis Kanseri Neden Olur?
Testis kanseri, her ne kadar kesin nedeni tam olarak bilinmese de, hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayan çeşitli risk faktörleri belirlenmiştir. Bu risk faktörleri, testis kanseri gelişme olasılığını artıran ama tek başına doğrudan kansere neden olmayan unsurlardır.
En belirgin risk faktörlerinden biri inmemiş testis (kriptorkidizm) öyküsüdür. Normal gelişim sürecinde, erkek bebeklerin testisleri doğumdan önce ya da hemen sonrasında karın içinden testis torbasına (skrotuma) yerleşir. Ancak bazı bebeklerde bu iniş gerçekleşmez ve testis karın içinde kalır. Ameliyatla bu durum düzeltilmiş olsa bile, testis kanseri riski önemli ölçüde artar. Yapılan çalışmalar, inmemiş testis hastalarında testis kanseri gelişme riskinin normal bireylere göre 4 ila 8 kat daha fazla olduğunu göstermektedir.
Ailede testis kanseri öyküsü bulunması da önemli bir risk faktörüdür. Özellikle birinci derece akrabalarda (baba, kardeş) testis kanseri geçmişi olan bireylerde risk artar. Bununla birlikte, daha önce testis kanseri geçirmiş bir erkekte diğer testiste yeniden kanser gelişme olasılığı da mevcuttur.
Genetik yatkınlık da testis kanserinin nedenleri arasında yer alır. Bazı genetik sendromlar testis gelişimini etkileyerek kanser riskini artırabilir. Özellikle Klinefelter sendromu, Down sendromu ve bazı nadir kromozom bozuklukları bu açıdan dikkat çekicidir. Bu sendromlara sahip bireylerde testiküler hücre yapısı ve fonksiyonu anormal olabilir, bu da zamanla kansere dönüşebilecek hücresel değişiklikleri tetikleyebilir.
Etnik köken de testis kanseri riskini etkileyebilir. Özellikle beyaz ırka mensup erkeklerde bu kanserin görülme sıklığı siyah ırka göre daha yüksektir. Çevresel faktörler, hormonal etkileşimler ve genetik farklılıklar bu farkın nedenleri arasında gösterilmektedir.
Bazı yaşam tarzı faktörlerinin de testis kanseriyle ilişkilendirilmiş olduğu bilinmektedir. Bunlardan biri esrar (marihuana) kullanımının uzun vadede testiküler hücre yapısını olumsuz etkileyerek kansere zemin hazırlayabileceğidir. Özellikle ergenlik döneminde yoğun esrar kullanan erkeklerde bu risk daha da yükselebilir. Bunun yanı sıra bazı çevresel toksinler, tarım ilaçlarına maruz kalma, hormon dengesi bozulmuş gıdalar gibi faktörlerin de dolaylı yoldan risk oluşturabileceği düşünülmektedir.
Testis Kanseri Tanısı
Testis kanseri tanısı, çoğu zaman bireyin kendi testisinde fark ettiği bir kitle veya şişlikle başlar. Bu gibi durumlarda, ele gelen her kitle kötü huylu kabul edilerek vakit kaybetmeden detaylı değerlendirme yapılmalıdır. Tanı koymak için ilk başvurulan yöntem fizik muayenedir. Üroloji uzmanı tarafından yapılan muayenede testisin yapısı, kitle varlığı ve hassasiyeti incelenir. Ancak fizik muayene kesin tanı için yeterli olmadığından, görüntüleme yöntemleri ve kan testlerine de başvurulur.
Tanıda en sık kullanılan görüntüleme yöntemi skrotal ultrasonografidir. Bu yöntem, testis dokusunu yüksek hassasiyetle değerlendirme imkanı sunar. Ultrason sayesinde kitlenin içeriği, boyutu ve yapısı hakkında detaylı bilgi elde edilir. Eğer testiste kitle saptanırsa, bir sonraki aşamada tümör belirteçleri olarak adlandırılan bazı kan testleri yapılır. Bu testler arasında β-HCG (beta-human chorionic gonadotropin), AFP (alfa-fetoprotein) ve LDH (laktat dehidrogenaz) yer alır. Bu maddelerin kanda yüksek seviyelerde bulunması, testis kanseri tanısını destekler ve tümörün tipini belirlemede yardımcı olur. Ayrıca bu belirteçler, tedavi sürecinin izlenmesinde ve hastalığın seyrinin takip edilmesinde de kullanılır.
Testis kanserinin yalnızca testiste sınırlı olup olmadığını ya da vücutta başka bölgelere yayılıp yayılmadığını anlamak için ileri görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir. Bu yöntemler arasında bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), PET/BT ve kemik sintigrafisi yer alır. BT özellikle karın ve göğüs bölgesindeki lenf düğümlerini değerlendirmede kullanılırken, PET/BT tüm vücutta aktif tümör odaklarını göstermede etkilidir. Kemik metastazı şüphesi olan durumlarda ise kemik sintigrafisi tercih edilir.
Testis Kanseri Evreleri Nelerdir?
Testis kanseri tanısı konulduktan sonra, hastalığın vücutta ne kadar yayıldığını belirlemek amacıyla evreleme yapılır. Evreleme, tedavi planının oluşturulmasında ve hastalığın seyrinin öngörülmesinde son derece kritik bir adımdır. Testis kanseri evreleri genellikle üç ana kategoride değerlendirilir: Evre 1, Evre 2 ve Evre 3.
Testis Kanseri Evre 1: Tümör Testisle Sınırlı
Evre 1, testis kanserinin en erken aşamasıdır. Bu evrede tümör yalnızca testis içinde sınırlıdır ve henüz lenf bezlerine ya da diğer organlara yayılmamıştır. Kan testlerinde tümör belirteçlerinin (AFP, β-HCG, LDH) düzeylerine göre bazı alt sınıflara ayrılabilir, ancak temel olarak kanser testisin dışına çıkmamıştır. Bu evrede genellikle cerrahi (orşiektomi) yeterli olabilir. Ancak tümör tipi ve belirteç değerlerine göre ek tedavi (kemoterapi veya aktif izlem) gerekebilir. Tedaviye erken yanıt genellikle çok başarılıdır.
Testis Kanseri Evre 2: Bölgesel Lenf Bezlerine Yayılım
Evre 2’de kanser hücreleri testis dışına çıkarak karın içindeki retroperitoneal bölge olarak bilinen alanda yer alan bölgesel lenf nodlarına yayılmıştır. Bu evrede tümör, vücudun diğer organlarına ya da uzak lenf bezlerine ulaşmamıştır. Evre 2 hastalarda genellikle orşiektomiyi takiben kemoterapi uygulanır. Bazı olgularda, yayılım sınırlıysa cerrahi olarak lenf nodlarının çıkarılması (retroperitoneal lenf nodu diseksiyonu) da gündeme gelebilir.
Testis Kanseri Evre 3: Uzak Lenf Bezlerine veya Organlara Metastaz
Evre 3 testis kanseri, hastalığın en ileri aşamasını ifade eder. Bu evrede tümör hücreleri yalnızca karın içindeki lenf düğümleriyle sınırlı kalmaz, aynı zamanda göğüs bölgesi, boyun, akciğer, karaciğer, beyin ya da kemikler gibi uzak organlara metastaz yapmış olabilir. Tedavi süreci daha agresif ilerler ve sıklıkla sistemik kemoterapi gerekir. Bazı durumlarda metastazlara yönelik ek cerrahi girişimler de planlanabilir. Yine de modern tedavi protokolleriyle evre 3 hastalarda bile yüksek oranda kür sağlanabilmektedir.
Testis Kanserinde Erken Teşhisin Önemi Nedir?
Her kanser türünde olduğu gibi testis kanserinde de erken teşhis, hastalığın seyrini doğrudan etkileyen hayati bir faktördür. Erken evrede tespit edilen testis tümörleri, hem daha kolay tedavi edilebilir hem de hastanın yaşam kalitesi büyük ölçüde korunabilir. Testis kanseri genç erkeklerde görülen nadir ama etkili bir kanser türüdür ve erken müdahale ile tam iyileşme oranı oldukça yüksektir.
Testis kanseri çoğu zaman ağrısız bir kitleyle kendini belli ettiği için hastalar bunu fark ettiklerinde çoğunlukla önemsemeyebilir ya da erteler. Ancak burada zaman çok kritiktir. Testiste fark edilen herhangi bir kitle veya şişlik durumunda saatlerin bile önemi vardır. Çünkü testis tümörleri bazı durumlarda hızlı büyüyebilir ve kısa sürede vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Bu nedenle, şüpheli bir durumda vakit kaybetmeden bir üroloji uzmanına başvurmak, tanının konulması ve tedaviye başlanması için çok değerlidir.
Erken evrede tespit edilen testis kanserlerinde tedavi genellikle cerrahi müdahale (orşiektomi) ile sınırlı kalabilir. Tümör henüz yayılmadıysa, yüksek doz kemoterapi veya radyoterapiye ihtiyaç duyulmadan hasta tamamen sağlığına kavuşabilir. Bu da tedavinin yan etkilerinin minimumda kalmasını, hasta için hem fiziksel hem de psikolojik yükün azalmasını sağlar. Ayrıca tedavi süresi kısalır ve hastanın normal yaşantısına dönüş süresi hızlanır.
İleri evrelerde ise hastalık karın içi lenf nodlarına, akciğerlere, hatta beyne kadar yayılabilir. Bu durumda daha uzun süreli ve zorlu bir tedavi süreci başlar. Kemoterapi, bazen radyoterapi ve hatta metastazlara yönelik ek cerrahi girişimler gerekebilir. Bu hem hastanın iyileşme süresini uzatır hem de tedaviye bağlı komplikasyon riskini artırır.
Testis Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Testis kanserinin tedavisi, hastalığın evresine, tümörün tipine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişiklik göstermektedir. Tanı konulduktan sonra hızlıca tedaviye başlanması büyük önem taşır. Tedavi süreci genellikle multidisipliner bir yaklaşımla, Üroloji, Medikal Onkoloji ve Radyasyon Onkolojisi uzmanlarının ortak kararıyla planlanır. Aşağıda başlıca tedavi yöntemleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır:
Testis Kanseri Ameliyatı
Testis kanserinde tanı konulduğu anda ilk ve en önemli tedavi adımı cerrahidir. Bu cerrahi işlem, “inguinal orşiektomi” adıyla bilinir ve temel olarak hastalıklı testisin kasık bölgesinden yapılan bir kesiyle vücuttan tamamen çıkarılmasını içerir. İşlem, genellikle genel anestezi altında gerçekleştirilir ve yaklaşık 30 ila 60 dakika sürer.
İnguinal orşiektomi, hem tanı koydurucu hem de tedavi edici nitelik taşıyan bir operasyondur. Testise doğrudan skrotum üzerinden değil, kasık bölgesinden (inguinal yol) ulaşılır. Bunun nedeni, tümörün skrotum bölgesine yayılmasını önlemek ve kanserin lenfatik sistem yoluyla daha fazla yayılım göstermesini engellemektir. Bu teknik yaklaşım, hem lokal kontrol açısından hem de hastalığın yayılımını sınırlandırmak için büyük önem taşır.
Cerrahi sırasında yalnızca hastalıklı testis çıkarılır; diğer testise herhangi bir müdahalede bulunulmaz. Çıkarılan testis, histopatolojik inceleme için patoloji laboratuvarına gönderilir. Bu inceleme sonucunda tümörün türü (seminom ya da non-seminom), alt tipi, derecesi, damar ve lenfatik invazyon durumu gibi birçok önemli bilgi elde edilir. Bu bilgiler, sonraki aşamada hastalığın evrelendirilmesini ve tedavi planlamasını doğrudan etkiler.
Bazı hastalarda cerrahi sonrası tedaviye gerek kalmazken, bazı vakalarda patoloji sonuçlarına göre kemoterapi, radyoterapi veya ileri cerrahi (örneğin retroperitoneal lenf nodu diseksiyonu) gibi ek tedaviler gündeme gelebilir. Bu nedenle inguinal orşiektomi, sadece testisin alınması değil, aynı zamanda hastalığın tam anlamıyla tanımlanabilmesi açısından da kilit bir adımdır.
Operasyon sonrası iyileşme süreci genellikle hızlıdır. Hasta çoğu zaman birkaç gün içinde normal günlük aktivitelerine dönebilir. Kozmetik açıdan rahatsızlık duyan hastalar için testis protezi takılması da cerrahi sırasında veya daha sonra planlanabilir.
Retroperitoneal Lenf Nodu Diseksiyonu (RPLND)
Retroperitoneal Lenf Nodu Diseksiyonu (RPLND), testis kanserinin karın arkasındaki lenf nodlarına (retroperitoneal bölge) yayılması durumunda uygulanan ileri düzey bir cerrahi tedavi yöntemidir. Bu operasyon, genellikle non-seminom hücreli testis tümörlerinde veya kemoterapi sonrası geride kalan (rezidüel) kitlelerin çıkarılması gerektiğinde tercih edilir. Aynı zamanda bazı erken evre hastalarda riskin yüksek olduğu durumlarda tanı ve evreleme amacıyla da uygulanabilir.
RPLND, karın bölgesinde açılan bir kesi aracılığıyla gerçekleştirilir ve bu bölgede yer alan potansiyel olarak kanserli lenf düğümleri dikkatlice çıkarılır. Operasyon sırasında büyük damarlar, sinirler ve iç organlara yakın çalışılması gerektiğinden, işlem teknik olarak zordur ve mutlaka deneyimli, bu konuda uzmanlaşmış ürolojik onkoloji cerrahları tarafından yapılmalıdır. Laparoskopik ya da robot yardımlı minimal invaziv teknikler de bazı merkezlerde kullanılabilmektedir, ancak her hasta bu teknikler için uygun olmayabilir.
RPLND’nin en önemli amaçlarından biri, kemoterapiye dirençli kalmış olabilecek tümör odaklarını temizleyerek hastalığın tekrarlama riskini azaltmaktır. Ayrıca çıkarılan lenf nodlarının patolojik incelemesi sayesinde hastalığın evresi daha net belirlenebilir ve buna göre ek tedavi gerekip gerekmediği planlanabilir.
RPLND de her cerrahi girişimde olduğu gibi belirli komplikasyon risklerini barındırır. En sık görülen komplikasyonlar arasında enfeksiyon, kanama, bağırsak hareketlerinde geçici durma ve retrograd ejakülasyon gibi cinsel işlev bozuklukları yer alabilir. Ancak gelişen cerrahi teknikler sayesinde bu riskler günümüzde oldukça azalmıştır.
Testis Kanserinde Kemoterapi
Testis kanserinin ileri evrelerinde veya bazı agresif türlerinde kemoterapi önemli bir tedavi seçeneğidir. Genellikle bleomisin, etoposid ve sisplatin (BEP protokolü) gibi ilaçlar birlikte kullanılır. Kemoterapi, lenf nodlarına ve uzak organlara yayılmış kanser hücrelerini hedef alır. Hastalığın evresine göre 1 ila 4 kür arasında uygulanabilir. Erken evrelerde önlem amaçlı düşük doz kemoterapi de verilebilir.
Testis Kanserinde Radyoterapi
Radyoterapi, daha çok seminom türü testis kanserlerinde tercih edilir. Çünkü seminomlar radyoterapiye daha duyarlıdır. Karın arkasındaki lenf nodlarına düşük doz radyasyon verilerek kanserli hücrelerin yok edilmesi hedeflenir. Erken evre seminomlarda ameliyat sonrası tek başına radyoterapi ile yüksek başarı oranı elde edilir. Ancak günümüzde birçok vakada kemoterapi ile kıyaslandığında yan etkiler açısından daha sınırlı kullanımı tercih edilmektedir.