Prostatit, erkeklerde görülen en yaygın ürolojik hastalıklardan biridir ve her yaş grubunu etkileyebilir. Prostat bezinin iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bu durum, hafif belirtilerden yaşam kalitesini ciddi şekilde bozan kronik şikayetlere kadar geniş bir yelpazede seyredebilir. Prostatit sadece fiziksel değil; psikolojik, sosyal ve cinsel boyutlarıyla da bütünsel değerlendirilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Akut veya kronik formlarda görülebilen prostatit, bakteriyel enfeksiyonlardan pelvik kas spazmlarına, otoimmün tepkilerden yaşam tarzı faktörlerine kadar birçok nedenle tetiklenebilir.
Prostatit Nedir?
Prostat bezi, erkek üreme sisteminin önemli bir parçasıdır. Yaklaşık ceviz büyüklüğünde olan bu bez, mesanenin (idrar torbasının) hemen altında yer alır ve idrar yolunu çevreler. Başlıca görevi, spermleri taşıyan meni sıvısının üretimini sağlamaktır. Bu sıvı, sperm hücrelerinin canlı kalmasına yardımcı olur ve cinsel birleşme sırasında vajinaya taşınmasını kolaylaştırır.
Prostatit, bu bezin iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. İltihap, enfeksiyon kaynaklı olabileceği gibi, otoimmün mekanizmalar, kas spazmları veya idrar kanalındaki tıkanıklıklar sonucu da oluşabilir. Prostatit, sadece fiziksel değil aynı zamanda duygusal ve cinsel sağlığı da etkileyebilen çok yönlü bir rahatsızlıktır. Bazı hastalarda belirtiler çok hafif seyrederken, bazılarında günlük yaşamı zorlaştıran düzeyde yoğun olabilir.
Prostatit Türleri
Pprostatit, etkenine ve klinik özelliklerine göre sınıflandırılır. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) tarafından kabul edilen yaygın sınıflamaya göre prostatit dört ana alt gruba ayrılır: akut bakteriyel prostatit, kronik bakteriyel prostatit, kronik abakteriyel prostatit (kronik pelvik ağrı sendromu) ve asemptomatik inflamatuar prostatit. Her bir formun tanı ve tedavi süreci farklıdır ve doğru yaklaşımla yönetilmesi büyük önem taşır.
Akut bakteriyel prostatit: Bu tür, genellikle idrar yollarından gelen bakterilerin prostat dokusuna ulaşmasıyla oluşur. Genellikle E. coli, Klebsiella, Enterokok gibi bakteriler sorumludur. Hastalarda aniden başlayan yüksek ateş, üşüme, titreme, kas ağrıları, halsizlik, idrarda yanma ve zorlanma gibi semptomlar belirgindir. Prostat şişmiş, hassas ve ağrılı hale gelir. Erken ve uygun antibiyotik tedavisiyle hızlıca iyileşme mümkündür. Ancak tedavi edilmezse sepsis (kan zehirlenmesi), prostat apsesi gibi ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Hastane yatışı ve damar içi antibiyotik tedavisi gerekebilir.
Kronik bakteriyel prostatit: Akut formun uygun şekilde tedavi edilmemesi veya enfeksiyonun tam olarak eradike edilememesi sonucu gelişebilir. Bu türde belirtiler daha hafif ancak daha uzun sürelidir. Sık idrara çıkma, perineal ağrı, boşalma sırasında rahatsızlık hissi ve zaman zaman tekrarlayan ateş gibi belirtiler gözlenebilir. Tedavi genellikle 4-6 hafta süren antibiyotik kürlerini içerir. Ancak bazı dirençli vakalarda bu süre 3 aya kadar uzatılabilir. Tedaviye ek olarak pelvik kas gevşetici ilaçlar, alfa blokerler ve anti-inflamatuar ilaçlar da kullanılabilir.
Kronik abakteriyel prostatit (KPAS): Kronik pelvik ağrı sendromu olarak da bilinen bu form, prostatit vakalarının yaklaşık %90’ını oluşturur. Mikrobik bir etken saptanmaz, ancak hastalar belirgin ağrı, idrar yapma zorlukları ve cinsel fonksiyon bozuklukları yaşar. Pelvik kas spazmları, sinir hassasiyetleri ve stres, bu durumun olası nedenleri arasında sayılmaktadır. Bu türde tedavi, semptom odaklıdır. İlaçlar, pelvik taban egzersizleri, psikolojik destek ve şok dalga terapisi gibi çeşitli yöntemler kombine şekilde uygulanabilir.
Asemptomatik inflamatuar prostatit: Bu türde hasta hiçbir belirti yaşamaz. Genellikle infertilite araştırmaları veya rutin ürolojik tetkikler sırasında tespit edilir. Prostat sıvısında veya semen analizinde iltihabi hücrelerin varlığına rastlanır. Tedaviye ihtiyaç duyulmaz; ancak bazı durumlarda anti-inflamatuar destek verilebilir.
Prostatit Belirtileri Nelerdir?
Prostatit hastalarının en yaygın şikayetlerinden biri, idrar yapma güçlüğüdür. Prostat bezi, idrar kanalını çevrelediği için iltihaplanma sonucu şişerek bu kanala baskı uygular. Bu durum, idrar akımında zayıflama, idrara başlamada gecikme, kesik kesik işeme gibi sorunlara yol açar. Ayrıca mesanenin tam boşalamadığı hissi ve sık idrara çıkma durumu da hastalarda görülür. Özellikle gece idrara kalkma (noktüri) oldukça rahatsız edici olabilir. İdrar yaparken yanma, batma hissi de sık rastlanan bir belirtidir. Bu tür idrar şikayetleri, hastanın sosyal hayatını olumsuz etkileyebilir ve günlük aktivitelerde performans düşüklüğüne neden olabilir.
Pelvik bölgede kronik ve yerleşik ağrı, prostatitin karakteristik bulgularındandır. Bu ağrı alt karın, kasık, bel, anüs çevresi, testisler ve özellikle perine adı verilen (makat ile skrotum arası) bölgede yoğun hissedilir. Bazı hastalar ağrının otururken arttığını, uzun süreli araba kullanma ya da masa başında kalma gibi durumlarda belirginleştiğini ifade eder. Ağrı genellikle künt ve baskı hissi şeklindedir ama bazı hastalarda bıçak saplanır gibi keskin olabilir. Fiziksel yüklenme, cinsel ilişki veya stresle tetiklenebilir.
Prostatit, cinsel yaşamı da ciddi şekilde etkileyebilir. Boşalma sırasında ağrı ya da yanma hissi, sık görülen semptomlardandır. Bazı hastalarda bu durumdan dolayı cinsel ilişki isteği azalır. Erken boşalma, cinsel isteksizlik, boşalma sonrası uzun süre devam eden pelvik rahatsızlık hissi veya ereksiyon problemleri yaşanabilir. Sürekli ağrı ve idrar sorunları nedeniyle gelişen psikolojik baskı da cinsel işlevleri olumsuz etkileyebilir. Özellikle genç ve aktif cinsel yaşamı olan bireylerde bu sorunlar kaygı bozukluğu ve özgüven düşüklüğüne neden olabilir.
Akut prostatit vakalarında sistemik belirtiler daha belirgindir. Yüksek ateş, titreme, halsizlik, iştahsızlık, kas ve eklem ağrıları gibi genel enfeksiyon belirtileri tabloya eşlik eder. Kronik formlarda bu belirtiler genellikle görülmez veya hafiftir. Ancak sürekli devam eden rahatsızlık, uyku bozukluğu, tükenmişlik hissi gibi dolaylı sistemik etkiler hastanın genel sağlığını tehdit eder hale gelebilir.
Prostatit Kimlerde Görülür?
Prostatit her yaştan erkeklerde görülebilse de, en sık 20-50 yaş aralığında teşhis edilir. Bu yaş grubundaki bireyler daha aktif cinsel hayata sahiptir ve genellikle enfeksiyona yatkınlık oluşturan yaşam tarzı faktörlerine daha çok maruz kalırlar. Yaş ilerledikçe prostat büyümesi, mesane boşaltım problemleri ve zayıflayan bağışıklık sistemi nedeniyle prostatit riski yeniden artar. Gençlerde daha çok cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar etken olurken, yaşlılarda idrar yolu enfeksiyonları ve mesane problemleri öne çıkar.
Uzun süre oturarak çalışan bireylerde (örneğin kamyon şoförleri, ofis çalışanları, yazılımcılar) pelvik bölgeye uygulanan sürekli baskı nedeniyle prostat dolaşımı azalır. Bu durum iltihap gelişimini kolaylaştırabilir. Bisiklet sürmek, ata binmek gibi pelvik travma riski içeren aktiviteler de prostatiti tetikleyebilir. Ayrıca hareketsiz yaşam, yetersiz su tüketimi ve kronik kabızlık da bu rahatsızlıkla ilişkilendirilir.
Çok eşlilik, korunmasız ilişki ve cinsel hijyen eksikliği enfeksiyonlara açık kapı bırakır. Aşırı mastürbasyon, uzun süre boşalma olmaması, yeterli cinsel hijyen sağlanmaması gibi durumlar da prostat kanallarında birikime ve tıkanıklığa neden olabilir. Tüm bunlar prostatit gelişme riskini artırır.
Prostatit Nasıl Teşhis Edilir?
Tanının temelini hastanın şikayetleri oluşturur. Doktor, ağrının yerini, süresini, idrar alışkanlıklarındaki değişiklikleri, cinsel fonksiyon sorunlarını detaylı şekilde sorgular. Daha önce geçirilmiş idrar yolu enfeksiyonları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve uygulanan tedaviler mutlaka değerlendirilir. Parmakla yapılan rektal muayene (PRM) sırasında prostatın büyüklüğü, hassasiyeti ve kıvamı değerlendirilir. Muayene esnasında prostat masajı yapılarak, kanaldan prostat sıvısı alınabilir. Bu sıvı mikroskop altında incelenerek beyaz kan hücresi miktarı ve varsa enfeksiyon bulguları saptanır. İlk idrar örneği, prostat masajı sonrası alınan idrar ve semen örnekleri değerlendirilir. Enfeksiyon etkenlerinin saptanması için kültür testleri yapılır. Kan testlerinde PSA düzeyi ve iltihap göstergeleri incelenebilir. Tanı güçleştiğinde, mesane ve prostat ultrasonografisi, multiparametrik prostat MR gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulabilir. Özellikle ayırıcı tanı açısından önemlidir. Gereken durumlarda sistoskopi yapılabilir.
Prostatit Tedavisi
Hastanın genel durumu bozuksa, yani yüksek ateşi, titremesi, halsizliği varsa veya idrar yapamıyorsa, mutlaka hastaneye yatırılarak damar içi antibiyotik tedavisine başlanır. Bu tedavi genellikle sefalosporin, kinolon veya aminoglikozid grubu antibiyotiklerle uygulanır. Kültür sonucu alındıktan sonra, saptanan bakteriye özgü dar spektrumlu antibiyotikle tedaviye devam edilir. Tedavi süresi çoğu vakada 2 ila 4 hafta sürer. Eşlik eden ateş için antipiretikler, ağrı için NSAID grubu ilaçlar ve sıvı desteği tedaviye eklenir. Prostat apsesi geliştiyse cerrahi drenaj gerekebilir.
Antibiyotik kullanımı akut prostatit tedavisinin temel taşıdır. Etken bakteri türüne uygun antibiyotiğin seçilmesi tedavinin başarısını doğrudan etkiler. Kinolon grubu ilaçlar prostat dokusuna iyi nüfuz ettiği için yaygın olarak tercih edilir. Ancak gereksiz antibiyotik kullanımı direnç gelişimine neden olabilir, bu nedenle kültür ve duyarlılık testlerine göre seçim yapılması önemlidir. Tedavi boyunca hastanın klinik yanıtı, ateş durumu ve laboratuvar değerleri dikkatle takip edilmelidir.
Ağrı ve idrar yapma zorluğu için ek destek tedaviler uygulanır. Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar iltihabı ve ağrıyı hafifletir. Prostat çevresindeki kasların gevşetilmesi amacıyla alfa bloker ilaçlar da kullanılabilir. İdrar akımı üzerinde rahatlatıcı etkisi vardır. Özellikle mesane çıkışında basınç olan hastalarda semptomları azaltır. Pelvik taban kaslarında spazm varsa kas gevşeticiler eklenebilir. Süreğen ağrısı olan bazı hastalarda düşük doz antidepresanlar da nöropatik ağrıyı azaltabilir.
Bitkisel destek ürünleri akut prostatit tedavisinde öncelikli değildir, ancak iyileşme sürecinde hekim kontrolünde kullanılabilir. Saw palmetto, polen ekstraktları, likopen ve quercetin gibi doğal içeriklerin iltihabı azaltıcı etkileri olduğu bazı çalışmalarda gösterilmiştir.
Akut prostatit tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri de iyileşmeyi hızlandırabilir. Bol su tüketimi, kabızlıktan kaçınmak, pelvik bölgeyi sıcak tutmak, alkol ve baharatlı gıdalardan uzak durmak önerilir. Sıcak oturma banyoları, düzenli uyku ve stresin azaltılması bağışıklık sistemini destekler.
Tedavi edilmeyen akut prostatit kronik hale gelebilir veya daha ciddi sorunlara (prostat apsesi, sepsis) yol açabilir. Bu nedenle semptomlar başladığında gecikmeden bir üroloji uzmanına başvurmak ve tedavi sürecine sadık kalmak oldukça önemlidir.
Akut Prostatit Kronik Prostatite Dönüşür mü?
Akut prostatit, prostat bezinin ani başlangıçlı ve çoğunlukla bakteriyel enfeksiyon kaynaklı olarak gelişen iltihabi bir hastalığıdır. Hızlı tanı konulup uygun tedavi uygulanmazsa bazı vakalarda kronik prostatite dönüşebilir. Özellikle tedavinin yetersiz kaldığı veya hasta tarafından yarıda bırakıldığı durumlarda, akut enfeksiyon tam olarak iyileşmeden sinsi bir şekilde devam edebilir ve bu durum zamanla kronik bir sürece evrilir.
Kronik prostatit, üç aydan uzun süren semptomlarla seyreden, bazen mikrobik bazen de mikrobik olmayan bir hastalıktır. Akut prostatit sonrası ortaya çıkan kronik prostatit genellikle kronik bakteriyel formdur. Enfeksiyona neden olan mikroorganizmalar prostat dokusunda yerleşik hale gelir ve zaman zaman alevlenmelerle tekrar belirti verir. Bu hastalar aralıklı olarak pelvik ağrı, idrarda yanma, sık idrara çıkma ve boşalma sırasında ağrı gibi şikayetlerle başvurabilir.
Akut prostatitin kronikleşmesini önlemek için tedavinin erken dönemde başlanması büyük önem taşır. Genellikle antibiyotik tedavisi 2 ila 4 hafta sürer. Ancak bazı durumlarda bu süre, bakterinin duyarlılığına ve hastanın verdiği yanıta göre uzatılabilir. Antibiyotik seçimi mutlaka kültür ve antibiyogram sonuçlarına göre yapılmalıdır. İltihap kontrol altına alınmadan tedavinin kesilmesi, enfeksiyonun prostat dokusuna yerleşmesine ve kronikleşmesine neden olabilir.
Ayrıca altta yatan faktörlerin gözden geçirilmesi gerekir. Mesane boşaltım problemleri, idrar yolu darlıkları veya taşlar gibi eşlik eden durumlar varsa, bunlar da tedavi edilmelidir. Aksi takdirde hastalık tekrarlayıcı hale gelir. Sonuç olarak, akut prostatit tedavi edilmediğinde ya da yanlış yönetildiğinde kronik prostatite dönüşme riski taşır.
Prostatit ESWT ve TUMT İle Tedavi Edilir mi?
ESWT, yani “Ekstrakorporeal Şok Dalga Tedavisi”, günümüzde özellikle kronik pelvik ağrı sendromu ve kronik prostatit tedavisinde yaygın olarak kullanılan non-invaziv bir yöntemdir. Düşük yoğunluklu ses dalgalarının dışarıdan pelvik bölgeye uygulanmasıyla, dokularda kan akımını artırma, sinir hassasiyetini azaltma ve inflamasyonu hafifletme gibi etkiler sağlar. Ancak bu yöntem akut prostatit tedavisinde önerilmez ve uygulanmaz.
Akut fazda öncelik, enfeksiyonun kontrol altına alınmasıdır. Bu nedenle ilk basamak tedavi mutlaka antibiyotiklerle yapılır. Gerekirse hastaneye yatırılarak damar yoluyla tedavi uygulanır. Destekleyici tedavi olarak ateş düşürücüler, ağrı kesiciler ve bol sıvı alımı önerilir.
ESWT, akut enfeksiyon döneminde uygulanmamalıdır çünkü enfekte dokulara mekanik enerji vermek, enfeksiyonun yayılmasına ya da hastalığın kötüleşmesine neden olabilir. Bu durum, sepsis gibi hayati komplikasyonları tetikleyebilir. Ayrıca şok dalgalarının uygulandığı bölgede işlem sonrası kısa süreli inflamatuar cevap gelişebilir ki bu, akut prostatit gibi mevcut bir enfeksiyon durumunda istenmeyen bir durumdur.
Benzer şekilde, TUMT (Transüretral Mikrodalga Termoterapi) de akut prostatit için uygun bir tedavi yöntemi değildir. TUMT, mikrodalga enerjisi kullanılarak prostat dokusunun belirli bir sıcaklığa kadar ısıtılması esasına dayanır ve genellikle kronik prostatit ve benign prostat hiperplazisi gibi durumlarda uygulanır. Aktif enfeksiyon sırasında prostat dokusu hassas ve iltihaplıdır; bu dönemde mikrodalga ile dokuya ısı verilmesi enfeksiyonun yayılmasına, doku harabiyetine ve sistemik komplikasyonlara yol açabilir.
Dolayısıyla hem ESWT hem de TUMT, ancak akut enfeksiyonun tamamen tedavi edilmesinden sonra, kronikleşmiş semptomların yönetimi için uygun olabilir. Bu yöntemler, özellikle ilaçlara dirençli, tekrarlayan veya nedeni açıklanamayan pelvik ağrı şikayetlerinde, üroloji uzmanının değerlendirmesi doğrultusunda kullanılmalıdır. Her iki tedavi de akut dönem için değil, kronik ve kontrol altına alınmış prostatit vakaları için planlanmalıdır.